KUMAN-KIPÇAKLAR
9. asırdaki, Doğu Avrupa’da Peçenek ile başlayan kaynaşmada, batıya yayılmanın son
halkasını Kuman-Kıpçaklar teşkil eder. Kaynaklarda en çok Kuman adı ile zikredilmesine
rağmen, birçok farklı söyleniş şekli vardır. Kumanlar’a Ruslar “Polovets”, Bizanslılar ve
Latinler “Kumanos, Kumanon, Cumanus, Komani”, Almanlar ve diğer batılı milletler
“Khartes” Macarlar “Kun”, Müslümanlar Kıpçak1 demişlerdir2
.
Kuman ve diğer bütün farklı zikredilişler, genellikle, sarı-açık sarı saman rengi, sarışın
gibi anlamlar ifade ederler. Bundan anlamaktayız ki Kumanlar gerçekten, beyaz tenli, kumral
sarı saçlı idiler. Bu isim onlara diğer Türk boylarından farklı olduğu için verilmiştir3
. Kuman
ismi 885’ten itibaren4
İslam ve Gürcü kaynaklarında “Kıpçak” ismi ile geçmektedir.
Kuman-Kıpçaklar’ın menşei konusunda bir çok tartışmalar olmuş, özellikle tiplerinin,
sarışın, kumral, mavi gözlü olması Hind-Avrupai ırktan geldikleri şüphesini doğurmuştur.
Buna karşılık M.Ö. 2 yy.dan beri Tanrı dağlarının Kuzey yamaçları ile Isık göl dolaylarında
oturan Wu-sunlar’ın da Çin kaynaklarında Kumarl ve mavi-yeşil gözlü olduğu bilinmektedir.
9. asırdaki, Doğu Avrupa’da Peçenek ile başlayan kaynaşmada, batıya yayılmanın son
halkasını Kuman-Kıpçaklar teşkil eder. Kaynaklarda en çok Kuman adı ile zikredilmesine
rağmen, birçok farklı söyleniş şekli vardır. Kumanlar’a Ruslar “Polovets”, Bizanslılar ve
Latinler “Kumanos, Kumanon, Cumanus, Komani”, Almanlar ve diğer batılı milletler
“Khartes” Macarlar “Kun”, Müslümanlar Kıpçak1 demişlerdir2
.
Kuman ve diğer bütün farklı zikredilişler, genellikle, sarı-açık sarı saman rengi, sarışın
gibi anlamlar ifade ederler. Bundan anlamaktayız ki Kumanlar gerçekten, beyaz tenli, kumral
sarı saçlı idiler. Bu isim onlara diğer Türk boylarından farklı olduğu için verilmiştir3
. Kuman
ismi 885’ten itibaren4
İslam ve Gürcü kaynaklarında “Kıpçak” ismi ile geçmektedir.
Kuman-Kıpçaklar’ın menşei konusunda bir çok tartışmalar olmuş, özellikle tiplerinin,
sarışın, kumral, mavi gözlü olması Hind-Avrupai ırktan geldikleri şüphesini doğurmuştur.
Buna karşılık M.Ö. 2 yy.dan beri Tanrı dağlarının Kuzey yamaçları ile Isık göl dolaylarında
oturan Wu-sunlar’ın da Çin kaynaklarında Kumarl ve mavi-yeşil gözlü olduğu bilinmektedir.
Diğer taraftan İslam kaynaklarında bildirildiğine göre5 936 yılında Çin’de Liao (Moğol K’itan) adlı bir kavmin saldırıları sonucunda Kun adlı bir kavim Sarılar ülkesine çekilmiştir6
LİAO (KİDAN) DEVLETİ
Liao (Çince: 遼 pinyin: liáo, 916 - 1125), bugünkü İç Moğolistan ve Çin’in kuzey kesminde hakimiyetini kuran Karahitayların (Kidan 契丹 qìdān) kurduğu hanedan.
Liao nehrinin etrafında ikamet eden Hıtay'lardan Yelü Abaoji (耶律阿保機 Yēlǜ Ābǎojī), 907'de Hıtay Kağan'ı olmuş ve 916'da kendini "Tanrı İmparatoru" (天皇帝 tiān huáng dì) ilan etmiş ve Büyük Kitan (大契丹 dà qìdān) kurmuştu.
947'de ikinci imparatoru Taizong (太宗 Tàizōng, aslı adı: Yelü Deguang 耶律德光 Yēlǜ Déguāng) ülkenin adını "Liao" olarak değiştirdi. Ülkenin adı 983'de tekrar "Kidan", 1066'da yine "Liao" olmuştu
Ayrıca 925 yılında Kansu Uygurlar’ı arasında Kun (Huna) adlı bir boyun da yaşadığı biliniyor7
SARI UYGURLAR
840 yılındaki Kırgız baskınından sonra, dört bir yana dağılan Uygurların bir kısmı, güney kesimlere, yani Çin ile Doğu Türkistan arasındaki Kansu bölgesine indiler. Önemli bir ticaret merkezî olan bu bölge, meşhur İpek yolu üzerinde idi. Bu bölgede yerleşen Uygurlar, büyük bir şehir olan Kan-Cov'da yeni bir devlet kurmuşlardır. Sonradan, Sarı Uygurlar adı ile anılacak olan bu Uygurlar, bu bölgenin yerli halkı ile karışmadan kalmışlardır. Türk dili ve kültürünü uzun yıllar yaşatan bu Uygur Türklerinin torunlarına bugün bile rastlamak mümkündür.
Din olarak Budizm'i kabul etmiş olan Sarı Uygurlar, ticaret ve medeniyet bakımından çok gelişmişlerdir. Budislerin en kıymetli eserlerinin bulunduğu Bin Buda Mağaraları, Sarı Uygurların yaşadığı bölgede idi. Daha sonraki yıllarda İslâmiyet'i seçen ve Karahanlılar Çağında Türk-İslâm medeniyetine önemli katkılar sağlayan Uygur Türkleri, bugün de varlıklarını aynı adla, devam ettirmektedirler. Ancak bugün sayıları 20 milyonu aşan bu Türk toplulukları, Çin Halk Cumhuriyeti, Sincan Özerk Uygur Bölgesi'nde, ağır insan hakları ihlâlleri altında yaşamaktadırlar
Din olarak Budizm'i kabul etmiş olan Sarı Uygurlar, ticaret ve medeniyet bakımından çok gelişmişlerdir. Budislerin en kıymetli eserlerinin bulunduğu Bin Buda Mağaraları, Sarı Uygurların yaşadığı bölgede idi. Daha sonraki yıllarda İslâmiyet'i seçen ve Karahanlılar Çağında Türk-İslâm medeniyetine önemli katkılar sağlayan Uygur Türkleri, bugün de varlıklarını aynı adla, devam ettirmektedirler. Ancak bugün sayıları 20 milyonu aşan bu Türk toplulukları, Çin Halk Cumhuriyeti, Sincan Özerk Uygur Bölgesi'nde, ağır insan hakları ihlâlleri altında yaşamaktadırlar
Netice olarak
İrtiş arasında Oğuzlar,
Tobol ve İsim çevresinde Kıpçaklar,
buradan Altaylar’a doğru Kimekler,
Issık göl etrafında ise Karluklar bulunuyordu.
Daha doğu da ise Sarı Uygurlar yaşamakta ve bunlara bağlı olarak ta bu civarda Kunlar varlığını sürdürüyordu8
.
İrtiş arasında Oğuzlar,
Tobol ve İsim çevresinde Kıpçaklar,
buradan Altaylar’a doğru Kimekler,
Issık göl etrafında ise Karluklar bulunuyordu.
Daha doğu da ise Sarı Uygurlar yaşamakta ve bunlara bağlı olarak ta bu civarda Kunlar varlığını sürdürüyordu8
.
Kunlar (Kumanlar), Moğol K’i-tanlar’ın baskısı sonucu, beraberlerinde Sarı
Uygurlar’dan bir kütleyi de sürükleyerek, Cungarya’dan geçip, Karluk bölgesine geldiler.
Oradan da Kuzey Kıpçak sahasına doğru ilerlediler. Aslında Kunlar’ın kuzeye doğru
göçmelerinin sebebi güneyde Kara-Hanlı Togan Han tarafından sıkıştırılarak kuzeye doğru
püskürtülmeleridir9
Uygurlar’dan bir kütleyi de sürükleyerek, Cungarya’dan geçip, Karluk bölgesine geldiler.
Oradan da Kuzey Kıpçak sahasına doğru ilerlediler. Aslında Kunlar’ın kuzeye doğru
göçmelerinin sebebi güneyde Kara-Hanlı Togan Han tarafından sıkıştırılarak kuzeye doğru
püskürtülmeleridir9
Kuzeye yönelen Kunlar (Kumanlar), Kimekler’in10 bir kolu olan ve Tobol, İşim ırmakları arasında oturan, Kıpçaklar ile birleşip, Kuman-Kıpçak birliğini meydana getirdiler.
Doğudan gelen K’i-tan baskısı ve otlak darlığı sebebiyle İtil nehrine doğru ilerlediler (1030) ve Uzlar’ı Balkanlar’a doğru ittiler.
1064 yıllarında Uzlar’ı kesin olarak mağlubiyete uğrattıktan sonra Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. Bu tarihten sonra Doğu kaynaklarında Karadeniz’in kuzeyi ve Hazar Deniz’inin kuzeyine Deşt-i Kıpçak denmeye başlandı11.
Kuman-Kıpçak Karadeniz’in kuzeyine gelir gelmez kendilerinden önceki Peçenek ve
Uzlar gibi Rus knezleri ile mücadele etmek zorunda kaldılar. İlk mücadele Preyeslav knezi
Vsevolod ile oldu. 1055 yılında iki taraf barış yaptı. Bu sırada Kuman-Kıpçaklar’ın
başbuğunun “Boluş” olduğunu görmekteyiz. Boluş’tan sonra 1061 yılında, Rus
vekainamelerinde geçen adıyla İskal adlı başbuğ idaresinde, Kıpçaklar Ruslar’ı fena halde
yendiler. Daha sonra Ruslar’ın Kıpçaklar’a karşı Peçenek ve Uzlar’ı koruması üzerine 1068
yılında Kıpçak orduları tekrar Rus arazisine girip Kiyef yakınındaki Alta ırmağı üzerinde
birleşmiş Rus ordusunun çok ağır bir mağlubiyete uğrattılar. Bu yenilgi neticesinde Kiyef’te
karışıklıklar çıktı. Knez İzyaslav Lehistan’a kaçmak zorunda kaldı12. Kuman-Kıpçaklar daha
sonra Çernigov knezliğine kadar sokuldular. Bundan sonra Rus topraklarına arka arkaya
Kuman-Kıpçak hücumlarını görmekteyiz. Bu akınlarda Kuman-Kıpçaklar 1071’de
Rostovtsev ve Neyatin bölgesine, 1079’da “Voin” kasabasına, 1080’de ise Novogrod sahasına
kadar ilerlediler. Bu sırada Kuman-Kıpçak hakimiyeti Don-Dnester bölgesi ağırlık merkezi
olmak üzere Balkaş-Talas havalisinden Tuna ağzına kadar geniş bir sahayı kaplıyordu.
Kafkaslar’da Kuban sahası ile kuzeyde İtil Bulgarları ülkesine kadar uzanıyordu. KumanKıpçak akınları 1080-1090 yılları arasında da devam etti. Bu akınlar Rus şehirlerine kadar
uzanmakla birlikte, sebepleri Rus knezlerinin davetidir. Hatta bazı akınlarda Rus şehirleri dahi yağmalanıyordu. Ayrıca Rus knezleri tahta çıkar çıkmaz, Kuman-Kıpçaklarla barışı korumak
için onlara, altın, kumaş ve sürü gönderiyorlardı.
Bu arada 1087 yılında Peçenek başbuğu Tatuş’un ittifak teklifi üzerine Kumanlar
Tuna nehrini geçerek Balkanlar’a doğru ilerlediler. 1090 yılından itibaren Kuman-Kıpçaklar
en parlak devirlerine girdiler. Bu sıralarda başlarında çok cesur olan kabiliyetli başbuğlar
vardı13. Kuman-Kıpçaklar 1091 yılında Bizans ile ittifak yaparak, Peçenekleri imha ettiler. Bu
suretle Bizans mutlak bir felaketten kurtulmuş oldu. Daha sonra bir grup Kuman-Kıpçak
Kapuç adlı bir başbuğ idaresinde Macaristan içlerine kadar sokuldu. 1093 yılında tekrar Kiyef
knezliğine saldırıp, Toreçsk şehrini aldılar.
1094 yılında Kuman-Kıpçaklar ile Rus knezleri arasında barış yapıldı. Bu barışın en
önemli maddesine göre Kuman-Kıpçak başbuğu Tugorkan’ın kızı ile Kiyef knezi evlenecekti.
Bu suretle Karadeniz’in kuzeyinde bir süre barış sağlanacaktı. Fakat bu barış uzun sürmedi.
Knez Vladimir Monomach’ın Kuman-Kıpçak elçilerini haince öldürmesi üzerine, tekrar
Kuman-Kıpçak orduları Rus topraklarına girdi. Hatta başbuğ Benek (Bonyak) bir Pazar
akşamı ani olarak Kiyef’e kadar yaklaşıp Knez’in köşkünü yakmıştı.
Diğer başbuğ Tugor han ise Pereslavl şehrine hücum etti. Fakat şehre yardım için
gelen Rus knezleri Tugor Han’ı yenerek öldürdüler. Bu arada damadı (Svyatopolk), Tugor
Han’ı na’şını Kiyef’e götürerek merasimle gömdü. Kuman-Kıpçaklar derhal bu yenilginin
acısını ani bir baskınla aldılar. Başbuğ Küre, Kiyef şehrine kadar geldi. O zamanki
vekayinameyi yazan vak’anüvisin bulunduğu manastıra kadar giren Küre, kıymetli olan bütün
eşyaları götürdü.
Daha sonraki yıllarda Kiyef ve Çernigov Knezlerinin Kuman başbuğlarının kızı ile
evlendiğini görmekteyiz. Bundan sonra kısa bir müddet barış dönemi yaşandı. Volınya knezi
David İgoroviç, Kuman-Kıpçaklarla ittifak yaparak 1099’da Macarlara karşı sefere çıktı.
Macarlar, ağır bir zayiata uğratıldı. Arkasından Ruslar ile Kuman-Kıpçaklar arasında “Sakov”
barışı yapıldı. Fakat bu barış da kısa sürdü ve Kiyef knezi Svyatopolk 1103’te KumanKıpçakları Suteni nehri kıyısında ani bir baskınla yendi. Bu mağlubiyetin de acısını unutmayan Kumanlar, arka arkaya üç yıl Rus topraklarına akın yaptılar ve pek çok ganimet
aldılar.
1110’lu yıllarda kabiliyetli başbuğlarını14 birer birer kaybeden Kumanlar, artık
zayıflamaya başlamıştı. Şaru Han’ın yerine geçen oğlu Otrok (=Atrak) kızını Gürcü Kralı II.
David’e verdi. Bu sırada Rus knezi Vladimir Monomach, Kuman-Kıpçak topraklarına
taarruza başlamıştı. Başbuğ Otrok, bu baskıya dayanamayarak 1118 yılında damadı II.
David’in yanına gitti. Bu sırada Kafkaslarda birleşen Kuman-Kıpçak orduları, Anadolu
Selçuklularını Kafkaslara doğru ilerlemesini durdurdu. Daha sonra bu ordular Şirvan, İran,
Ermenistan’a başarılı seferler düzenlediler.
1150’yi takip eden yıllarda Dnyeper bölgesindeki Kumanlar tekrar kuvvetlendi ve Rus
arazisini akınlara başladı. Hatta 1154’deki akında Çernigov knezini esir aldılar ve büyük
hediyeler, fidye karşılığında tekrar serbest bıraktılar. Bu akınlarda Peryeslav Çernigov ve
Novgorod-seversk knezlikleri büyük zarar gördüğü için ahalisi kuzeye Suzdal bölgesine göç
etti.
1170 yılında Kumanların başında Konçak ve Kobyak (Köpek-Kebek) adlı başbuğları
vardı. Bu başbuğların idaresinde Kuman-Kıpçaklar, Peresyeslav knezliğine akınlar yaptılar
(1177-1179). Fakat 1184’de Knez Svyatoslav idaresindeki Rus ordularına mağlup olup 7.000
esir verdiler. Kuman-Kıpçaklar, bu mağlubiyete de karşılık vermekte gecikmediler. 1185
baharında Novgorod-Seversk knezi İgor kumandasındaki birleşik Rus ordusunu aşağı Don
nehrine bağlı Kayalı ırmağı kıyısında kuşatarak imha ettiler. Başbuğ Konçek (Konçak)’in
idare ettiği bu savaşta prens İgor dahil Rus ordusundaki knezleri hepsi yakalandı. Fakat Prens
İgor, sonradan kaçmayı başardı. Rus milli destanı olup “Slovo o polku İgoreve”nin konusu bu
1185 muharebesidir. Bu İgor destanında seferin ayrıntıları, kahramanlık, üzüntü ve İgor’un
karısının feryatları kısaca anlatılmıştır. Bu destanda bizim için önemli olan taraf, din,
madencilik, savaş tekniği, donatım ve benzeri yönlerden Ruslar üzerindeki Türk tesirini
göstermesidir.
14 Tugor Han, Şaru Han, Boniak.5
13. yy.dan itibaren Doğu Avrupa’da artık siyasi Kuman-Kıpçak üstünlüğü söz konusu
değildi. Karadeniz’in kuzeyindeki Kuman-Kıpçakların çoğu çevredeki şehirlere yerleşerek
ticarete başladı. Doğudakiler ise Kıpçak, Kanglı, Yimek, Uran v.b. adlar altına yaşarken
Harezmşahlar devleti ile temas kurdular. Daha sonra münasebetlerini geliştirerek Harezmşah
ordusunda vazife aldılar.
Moğol istilası zamanında Harezmşah ordusunun tamamını teşkil eden KumanKıpçakların kendi ülkeleri, yani Deşt-i Kıpçak’ta Moğol istilasından kurtulamadı. 1220
yılındaki bu Moğol istilasından sonra 1226 yılında Kırım’daki Suğdak limanını Anadolu
Selçukluları ele geçirdi. Bu nedenle Kuman-Kıpçaklar büyük iktisadi sıkıntıya düştüler. Yine
aynı sırada doğudan Moğol felaketi geliyordu. Cebe ile Subatai komutasındaki Moğol
ordusuna Ruslarla birleştikleri halde yenildiler. Arkasından Cengiz’in torunu Batu, İtil
Bulgar’ı üzerine yürüdükten sonra Deşt-i Kıpçak içlerine kadar ilerledi. Daha sonra DonDonetz nehirleri arasında yapılan savaşta Kuman-Kıpçak Başbuğu Körten’i yendi. Bu
yenilgiden sonra Başbuğ Körten Macaristan’a iltica ederken ahalinin bir kısmı İtil
Bulgarlar’ının yanına göç etti. Bundan sonra Bulgar ülkesinde Kıpçak Türkçesi Bulgar
lehçesinin yerini aldı (1239). 1256’da bu bölgede Altınorda devleti kurulunca da Deşt-i
Kıpçak tabiri uzun bir müddet kullanıldı.
Kuman-Kıpçaklar 13 yy.dan itibaren, gittikçe daralan maddi imkanları ve dağınık
olmaları hasebiyle iyice kuvvetten düştüler. Arkasından kıtlıklar ve hayvan hastalıklarının üst
üste gelmesi Kuman-Kıpçaklar’ın gürbüz çocuklarını para karşılığında daha zengin ülkelere
göndermelerine yol açtı. Kuman-Kıpçaklar’ın çocuklarını gönderdiği ülkelerden birisi de
Mısır’daki Eyyübi devleti idi. Birçok Kıpçak delikanlısı Mısır’a giderek Eyyubi devletinin
hizmetine girdi. 1250’de İzzeddin Ay-Beg’in Mısır’da Sultan ilan edilmesiyle devlet yönetimi
Kuman-Kıpçaklar’ın eline geçti. Bundan sonra Sultan Kotuz, daha sonra Beybars başa geçti.
Sultan Beybars kudretli bir asker olmakla birlikte, aynı zamanda iyi bir devlet adamı idi.
Moğollar’ı Suriye’den uzaklaştırmak gibi önemli işler yaptı. Yerine geçen oğlu Sultan
Kalavun’da Kıpçak idi.
1279-1290 yılları arasında hüküm süren Sultan Kalavun’da Ermeni, Frank ve Moğol
birleşik ordularını yenerek zamanının en büyük İslam hükümdarı oldu. 1382 yılına kadar, bu 6
devlet Türk devleti (Ed-Devlet-üt Türkiye veya Devlet’ül Etrak) diye anıldı. Çoğunluğu
Arapça konuşan yerli halkın dışında kalanlar için umumi dil Türkçe ve kültür Türk kültürü
idi.
Hindistan Delhi Türk Sultanlığında 2. hükümdar sülalesinin kurucusu, Uluğ Han’da
(Sultan Balaban) (1266-1286) Kıpçak büyüklerinden idi.
Kuman-Kıpçaklar, Karadeniz’in kuzeyinde Ruslar’ın güneye inmesini önlemekten
başka, Dağıstan havalisini, Terek boyunu v.b. bölgelerin kesin olarak Türkleşmesini
sağlamıştır. Bugün Romanya’da yaşayan ve açık sarı saçları ve mavi gözleri ile diğer
topluluklardan ayrılan “Çango”ların Kumanlar’dan geldiği ileri sürülmektedir. Bu arada
1223’te Kalka savaşında Moğollar’a yenilen Kuman-Kıpçaklar’ın başbuğu Borç Han’a bağlı
kütleler, Kuzey doğu Romanya’da (Cumaia) Hristiyanlığı kabul edip, piskoposluk kurmuşlar,
daha sonra Macaristan’a Tuna-Tissa arasına yerleşmişlerdir. Bundan dolayı bazı şehirler15
onların hatıralarıdır. Ayrıca Macar dilinde mevcud Türkçe sözlerin orta tabakası KumanKıpçakça’ya aittir.
Kuman-Kıpçaklar çok önceleri Avarlar’ın yaptığı gibi, Kuman-Kıpçaklar’da
Slavlaşmış Bulgarlar üzerinde büyük tesirler yapmışlardır. Kuman-Kıpçaklar Bulgarlar’ın
istiklal mücadelelerine katıldıktan sonra Romenler’in teşkilatlanmasında karışmışlardır. Hatta
Çar Asen’in Kuman-Kıpçak olduğu da ileri sürülmüştür. Bu arada Romanya’da yaşayan
Gagauzlar’ın Uzlar’ın devamı olduğu ileri sürülmekte fakat bir kısım araştırıcılar ise Bizans’a
sığınan Keykaus’a bağlı Türkmen birlikleri olduklarını iddia etmektedir.
1330’lu yıllarda teşekkül eden Romen devletinin Kuman-Kıpçak unsuruna dayandığı
ve Tok-Temir oğlu Basar-aba tarafından kurulduğunu söylemek gerekir. Bu yüzden, bugün
hala Romanya’nın kuzeyi Basarabya bölgesi olarak tanınmaktadır. Bundan başka Dobruca’da
kurulan küçük bir devleti de Kuman-Kıpçaklar’a bağlamak gerekir. Bir yandan Bizans
imparatoriçesi Anna’nın yardım istediği Başbuğ Balika’nın oğlu Dobrotiç16 1354 yılından
itibaren, bu bölgenin hakimi olarak 1385’e kadar mühim rol oynamıştır. Dobrotiç’in oğlu
İvanko zamanında bu devlet 1417 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır.
15 Kiskunsag, Nagy Kunsag-küçük ve büyük Kumanlar, Debrecen ve Kartsag şehirleri.7
Orta Asya içlerinden Macaristan ovalarına kadar yayılmış olan Kuman-Kıpçaklar’ın
dilleri de Türkçe içinde mühim bir yer tutar. Türk dilcilerine göre Orta Türkçe’yi KumanKıpçaklar’ın konuştuğu dil oluşturur. Ayrıca Kuman-Kıpçakça’nın en mühim hatırası olan ve
1303 yılında Kırım’da İtalyan tüccar ve misyonerleri tarafından yazılan Latince-FarsçaKuman-Kıpçakça yazılan sözlük ve gramer kitabından bahsetmek gerekir. Bu sözlük 2500
Kumanca kelime ihtiva etmekte ve İncil’de tercümeler ile bazı Katolik ilahileri
bulunmaktadır. Ayrıca, bu sözlükte Kıpçak dilinde bulunan şehir hayatına, inşaata, mimariye,
şehir hayatındaki ev eşyalarına, çeşitli yemek adları, madenciliğe mektep ve yazı işlerine,
musiki, san’at ve eğlencelere, devlet idaresine, elbiselere, mücevherata, ilaçlara, kokulu
şeylere ve ticaret emtiasına ait terimlere rastlanmaktadır17
.
16 Dobruca buradan geliyor.
17 Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, s. 156, A.N. Kurat, Karadeniz’in Kuzeyindeki Türk
Kavimleri, s.67-102, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü s. 175-184, L.Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 136-
156.8
KAYNAKLAR:
Kuman-Kıpçaklar’a ait kaynaklar Peçenekler ile ilgili kaynakların aynısıdır.
BİBLİYOGRAFYA:
1. Akdes Nimet Kurat, Karadeniz’in Kuzeyindeki Türk Kavimleri.
2. A.Z.V. Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1970.
3. Y. Nabi, Balkanlar ve Türklük, İstanbul, 1936.
4. L. Rasonyi, Tarihte Türklük.
5. L. Rasonyi, “Tuna Havzasında Kumanlar”, Belleten, s.11-12, 1939.
6. B. Kossanyi, “11. ve 12. asırlarda Kumanların Tarihine Dair”, Belleten, s. 29, 1944.
7. İ.A., “Kıpçak” Maddesi.
8. Gy. Nemeth, “Peçenek ve Kumanlar’ın Dili”, Belleten, s. 14-15, 19
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder