29 Ekim 2008 Çarşamba

son kıpçaklar

KIPÇAKLAR VE “SON KIPÇAKLAR”…

KIPÇAKLAR VE “SON KIPÇAKLAR”…

FAHRETTİN ÇİLOĞLU

Bir miktar tarih kitabı, ansiklopedi karıştırırsanız, bir zamanlar Aral Denizi ile Karadeniz’in kuzeyinde geniş bira alana uzanan ve Deşt-i Kıpçak denilen topraklarda yaşayan Kıpçakların tarih sahnesinden silindiğini, onlardan geriye yalnızca Codex Cumanicus adlı bir sözlük ve metin derlemesinin kaldığını okursunuz. Eğer kafanız “codex” ve “Cumanicus” sözcüklerine takılırsa, o zaman biraz daha sözlük taraması yapar, bu sözcüklerin Latince olduğunu, “codex”in kodeks, “Cumanicus” Kumanca ve Kumanlarla ilgili olduğunu öğrenirsiniz. Sonra Kumanları merak ederseniz; o zaman da Kıpçaklar dediğimiz topluluğun aslında bir konfederasyon olduğu, içinde değişik boyların bulunduğu bilgisine ulaşırsınız. Biraz kafanız karışır gibi olur, ama olsun, zaten tarih biraz kafa karıştırıcı bir sosyal bilim dalıdır.
Codex Cumanicus’un ne olduğunu biraz daha netleştirmek için, ulaştığınız düzgün kaynakların sayfalarını biraz daha çevirirsiniz. Bu yapıtın birinci bölümünde Latince-Farsça-Kumanca sözlüğün bulunduğunu okursunuz. İkinci bölümde Kumanca-Almanca bir sözlüğün olduğu, metinlerin Latin, Got ve Yunan alfabesiyle yazıldığı bilgisine de ulaşırsınız. Sonra, Kumanca Hıristiyan duaları, vaazlar, ilahiler de vardır Codex Cumanicus‘ta. Bunun tek nüsha bir eser olduğunu ve Venedik’te San Marco Kütüphanesi’nde saklandığını öğrenirsiniz. Yazılış tarihi 1303’tür bu tek nüsha eserin. Sonra kafanıza bir soru daha takılır. Bir Türk boyu olan Kumanlar, 14. yüzyılda Hıristiyan mıydı, diye. Bunun sizin için bir önemi varsa, biraz daha okur, öğrenirsiniz. Ama bu soruyu kendinize sormayabilirsiniz de.
Tarihin, bu ilginç sayfalarından çıkıp günümüze, Kumanlara göre daha yaygın kullanıma sahip Kıpçaklara dönerseniz, 13. yüzyılın ilk çeyreğindeki Moğol istilaları sırasında Kıpçakların büyük bölümünün Macaristan, Bulgaristan, Rusya, Gürcüstan, Suriye ve Mısır’a dağılarak zamanla yerli halk arasında eridiğini öğrenirsiniz. Kalan bölümünün, aynı topraklarda Moğolların kurduğu Altın Orda Devleti içinde kaldıklarını görürsünüz.
Tarihin dışına çıkarsanız, günümüzde de geçmişleri Kıpçaklara dayananların olduğunu sağda solda okursunuz. Kıpçakların soyundan geldiğini ileri süren bu “Son Kıpçaklar”ı, tarihin ciddiyeti içinde anlamanız mümkün olmayabilir. Çünkü Kıpçakların soyunun, neden sadece Gürcüstan’ın güneybatı kesiminde sürdüğü, ama başka yerlerde sürmediği size çok anlaşılır gelmeyebilir. Muhtemelen, Kıpçakların soyunun kendileriyle sürdüğünü iddia eden “Son Kıpçaklar”, ince bir mizah ürünüdür. “Son Kıpçaklar”ın en başta gelen özelliği de mizahı sevmeleridir. Gelin, biz de bu mizahın hakkını verelim.
“Son Kıpçaklar”, Acara değil Acaristan demeyi severler, ama aralarında “Muslim Georgia” diyenlerine de rastlanır. Örneğin Acara’ya gidip fotoğraflar çeker ve yazdıkları yazıya da, “Ajara: Muslim Georgia” derler. Henüz İngilizce Acaristan yazmayı öğrenememişlerdir. “Son Kıpçaklar”, bazı yer adlarının, sonuna –i getirilerek yazılmasından hoşlanmazlar. Henüz “Muslim” olmamış Georgia’nın doğusundaki bir kentin adının bile nasıl yazılması gerektiğini bu “Son Kıpçaklar”a sormanız gerekir. Kazara Telavi yazmışsanız, –i harfini atar, bu kentin adının Telav olduğunu anında size bildirirler. Buranın, bir zamanlar “tel” ile çevirili bir “av” sahası olduğunu belirtip, kelimenin hemen etimolojisini de yaparlar. “Son Kıpçaklar”, Gürcistan yerine Gürcüstan yazanlara da kızarlar, ama sadece kızarlar. Gürcistan içindeki sözcüğün Gürci olduğunu ve bunun da yanlış olduğunu, 1950’lerden önce resmi yayınlarda bile Gürcüstan yazıldığını duymak istemezler.
“Son Kıpçaklar”, Kıpçakça’da olmayan bazı kelimeleri de kullanırlar. Gamarcoba derler, lamazi, simindi, gogo, kali. Kendilerine Gürcü dedikleri anlara da rastlanır, çünkü “Kıpçak” demeye dillerini bir türlü alıştıramamışlardır. Öte yandan lamazi, simindi, kali gibi kelimelerden –i harfini atmayı henüz akıl edememişlerdir. Artvin yöresindeki kiliselerin ve manastırların, Kıpçaklar tarafından yapıldığını ileri sürmek yerine, oralarda kilise-manastır benzeri yapıların olmadığını söylerler. İçlerinde dilleri sürçüp biz Gürcüyüz diyenler, anında lafı çevirip köklerini ilk insan Adem’e dayandırırlar. Köklerini bazen Nuh’a kadar uzatmakla yetinenler de vardır. Nuh zamanında Tufan olduğu için, sonra kökler karışmıştır, onun için kökenlerinin ne olduğunu tam olarak bilemezler. Neden sadece “Son Kıpçaklar”ın yaşadığı yerlerdeki insanların köklerinin karışıp, mesela Araplarınkinin neden karışmadığını kendilerine sormazlar. Acara’da Hüseyin adını taşıyan herkesin Türk olduğunu söylerler, ama Arabistan’daki Hüseyin’lerin neden Türk olmadığını açıklayamazlar.
“Son Kıpçaklar”, ailelerinde Kıpçak adını hiç duymamışlardır ve Codex Cumanicus’tan tek bir kelime bile okumamışlardır.

Hiç yorum yok: