24 Kasım 2015 Salı

KİMEKLERİN ORTA ASYA’DA ORTAYA ÇIKIŞI VE KAYBOLUŞU

Kaynaklarda ilk başlarda Yimek ve Yemek biçimleri ile karşımıza çıkan ve bir süre sonra daha yoğun bir biçimde Kimekler olarak anılan kavim, VII. yüzyılda İrtiş Nehri ile Altay dağları arasındaki sahada yaşıyor idi.
Kıpçaklar ile alakalandırılan bu boy hakkında bilgiler sunan Kaşgarlı Mahmud, Kıpçakların kendilerini farklı bir isim ile adlandırdıklarından bahsederek, Kıpçaklar ile Yimekleri farklı boylar olarak üstelemiştir.[1] Bunun haricinde, Kaşgarlı, Kıpçaklar ile yakın olarak görülen Yimek ve Başkurtların konuşmalarının birbirlerininkine benzemediğinden bahseder. Kimeklerin konuştukları dil hakkında bir başka kayıt da İstahri’ye aittir. İstahrî, Dokuz Oğuz, Kırgız, Kıpçak, Oğuz ve Kimeklerin hepsinin ortak bir dil ile anlaştığından bahsetmektedir.[2]
Kıpçaklara, özellikle VIII. yüzyıl ortalarına ait runik yazılarda rastlanmaktadır. Bu boyla ilgili önemli bilgiler ihtiva eden İbn Hurdazbih’in eserinde, Kıpçaklar, Kimeklerden ayrı bir kavim olarak gösterilmiştir. Yine Kıpçaklar, Hudûdü’l Âlem’de de, Kimeklerden ayrılmış bir halk olarak anılmaktadır.
Vaktiyle, Kimek yerleşim sahasının batı taraflarında bulunan Kıpçaklar, Kimek idaresine bağlı bulunmuşlardı, kaynaklardaki ifadelerden bunların başlarına yönetici olacak reislerinin atanmasının Kimek Başbuğlarının eliyle olduğu anlaşılmaktadır.[3] Genellikle Kimek / Kimak biçiminde rastlanan budun adına ise özellikle IX. ve X. yüzyıllarda Arapça ve Farsça yazılmış tarih eserleri ile coğrafya kitaplarında rastlanmaktadır. İbn Hurdazbih’in kayıtları, Onların VIII. yüzyıldan itibaren bu bölgede tarihin işleyişine yön veren dinamik kavimlerden biri olduğunu düşündürmektedir.[4]
VIII. yüzyıl ve IX. yüzyılın ikinci yarısında vuku bulan olaylar sırasında Kimekler, Orta İrtiş bölgesinden Cungar sahasına kadarki alana yerleşmiş olmalıdırlar. Zira bu tarihlerde Arap ve Fars yazarları bölgeye yaptıkları seyahatler dolayısıyla Kimeklerin adından sıklıkla söz ederler.
Artık Kartukların İslamiyet’i kabul ettikleri tarihlere gelindiğinde ise; Sir- i Derya’nın kuzey sahasında meskun olan Kangar-Peçenek kabilesi ile Karlukların arasında ve özellikle İrtiş nehri sahillerinde yaşamlarını devam ettiriyorlardı. Bu tarihlerde de Kıpçaklar, Onların batı kolunu teşkil ediyorlardı.[5] IX. yüzyıl sonları ve X. yüzyıl başlarına gelindiği vakit kaynaklarda “Tutughı” şeklinde geçen bir yöneticiye bağlı olarak karşımıza çıkan Kimekler hakkında malumat veren Hudûdü’l Âlem’de bu sefer onların başındaki kimseye “Hakan” dendiği görülecektir.[6] X. yüzyıl ortalarına doğru da başlarında ki yönetici artık “Kağan” ünvanını kullanır olmuştu.[7] Yine Kimekler hakkında oldukça önemli haberlerin kaynağı olan Gerdizi, Kimek Melikinin “Yabgu” ünvanını taşıdığından bahseder.[8] İbn Fadlan ise “Oğuzlar, Dokuz Oğuzlar ve Kimekler Türk Kavimlerinin en güçlüleridir ve onların her birinin başında birer hükümdarı vardır”[9] demekle Kimeklerin zamanla güçlü bir boy haline geldiğini, başlarında bulunan reislerin de bu büyümeye bağlı olarak hiyerarşik rütbesi daha yüksek ünvanlar kullanmaya başladığını göstermektedir.
Kimek Kökenine Dair Efsane
Kimeklerin kökenlerine dair oldukça enteresan bilgileri edindiğimiz Gerdizi’de kayıtlı olan destansı habere göre; Tatarların reisinin ölümü üzerine geride kalan iki oğlundan büyük olanı idareyi ele alınca ağabeyini kıskanan Şad / Şed sevdiği köle kız ile birlikte büyük bir ırmağın kıyısına sığınmıştır.[10] Otu ve av hayvanları bol olan bu sahaya bir müddet sonra Tatarlardan yedi kişi daha gelerek O’nun hizmetine girmiştir. Bu yeni gelenlerle beraber Kimek Birliği yedi boydan oluşan bir organizasyon haline gelecektir. Bu şekilde Kimek birliğinin yedi boyda oluştuğunu bildiren Gerdizi şu boy isimlerini verir: (iymy), (iymak), (ttar), (blândr), (khfcag), (ıngâz), (ij lad).[11]
Görüldüğü gibi bu isimlerden yalnızca Tatar ve Qifçhag isimleri açıktır. Ymak biçiminin Yimek/ Yemek olabilmesi muhtemeldir.[12] Blandr yazımını ise Barthold, Bayındır olarak okumak istemektedir. Golden bunun bir Oğuz boyu olan Bayındır ismi ile yakınlaştırılmasından kaçınır. Faruk Sümer’in görüşü de bu doğrultudadır.[13] Kumekov ise bunu hem Bayındır hem de Bayat-Bayırgu ile ilişkilendirmeye çalışmıştır. Hudûdü’l Âlem ve İdrisî’ye göre ise Kimek oluşumunun temelinde 12 tane kavim vardı. Hudûd’da verilen bilgiler Kağan ünvanını taşıyan Kimek reisine bağlı 11 boydan bahsetmektedir.[14]Bunlardan başka Kimek birliği içerisinde Kumanların da olduğu söylenir. IX. yüzyıl ve X. yüzyıla ait bazı yazılı kaynaklarda Kumanlar, Batı Kazakistan’da yaşayan Kıpçak ve Kimek birlikleri ile beraber anılmaktaydı.
Kimeklerin Kökenlerine Dair Görüşler
Kimeklerin, Moğol, Türk veya bölgeye değişik zamanlarda gelen diğer Orta Asya halklarının karışımından türemiş olduğu gibi görüşler öne sürülmüştür. Kimekler hakkında fikirlerini beyan eden bir çok alim, budun adından hareket ederek farklı çözüm önerileri sunmuştur.
Strabon, Ptolemaus, Plinus Secundus, Pompeus Mela gibi erken dönem kaynaklarında Batı Türkistan sahasında varlığından söz edilen kavimlerin birçoğu Türkler ile alakalandırılabilmektedir. Bu bağlamda hareket eden Zeki Velidi Togan, adı geçen kaynaklardaki Camac isminin Kemak=Kimak olabileceğini belirtmiştir.[15] Josef Marquart, Kimekleri, Tatarların, Türkleşmiş bir topluluğu olarak görme eğilimindedir.[16] Kimek topluluğunun Kıpçak ve Emek uruğlarından meydana geldiğini, İki Emek den hareketle Kimek Budun adına ulaşılabileceğini bildiren Marquart’ın bu tezi Barthold tarafından destek görmemektedir.[17] Omeljan Pritsak, Kimeklerin, Çin kaynaklarında K’u-mo Hsi denilen bir Sien-pi topluluğundan türediğini belirtir. Pritsak, Altayca Quamagh’dan hareketle bir Kimek biçimini yakalamaya çalışmıştır. [18] Birûni’nin kullanmış olduğu Kümek tabiri meseleyi daha karışık bir hale getirmeye yetmiştir. Bu yeni söyleyiş biçimi karşısında Golden, Orta Kıpçakçada ü>i geçişinin ya da i>ü kaymasının çok nadir biçimde görülebileceği izahını yapmaktadır. Kazak tarihçi Bulat Kumekov ise Çin kaynaklarında geçen Yen-mo, İ yen-mo’dan yemek sonucuna varılabileceği kanaatindedir. [19] Yemek adını Çin kaynaklarında VII. yüzyılda Batı Türk yurdunda cereyan eden olaylarla ilgili olarak anılan ‘İyenmo’ kavim adı ile alakalandırmak istemiştir. Söz konusu topluluk Kuzeybatı Moğolistan’ın Kobdo bölgesinde VIII. yüzyılda yaşamıştır.
VII. yüzyıl ortalarında Kuzey Altay Dağlarına ve İrtiş taraflarına göç eden kavmin güçlenmesi, Batı Göktürk Devletinin tarih sahnesinden çekilmesinden sonra olmuştur. Ahizjanov, Kimeklerin VIII. yüzyıl sonu ve IX. yüzyıl başlarında safhalar halinde batıya doğru göç etmeye başladığını tahmin etmektedir. Uygur Devletinin çöküşü ile hemen hemen aynı devirlerde baş gösteren salgın hastalık ve kuraklıkların Onları Batıya yöneltmiş olabileceği düşüncesindedir. Toru Senga, Yen-mo’nun Kimek ile özdeşleştirilmesini kabul etmekle birlikte bunları Kemçik Nehrinin güneyinde Kobdo’ya doğru bir bölgeye yerleştirmektedir.
Kimek Yurdu
Kavmin asıl yurdu, Yukarı İrtiş boyları ile bu bölgeyi çevreleyen araziyi içeriyordu. IX. ve X. yüzyıllarda göçer hayatlarını devam ettiren Kimeklerin Yemekiyye, Ymekiye olarak anılan bir başşehirlerinin olduğu söylenmektedir.
VIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren güney istikametinde ilerleyen Kimekler, Karlukların topraklarına doğru yayılmaya başlamışlardı.[20] X. yüzyılın başlarında, bazı Kimek toplulukları, güneydoğuya Yedisu bölgesine doğru geçerek Tokuz Oğuzlar ile komşu olmuşlardı. X. yüzyıl başlarında Oğuz ve Kıpçaklar ile birlikte gördüğümüz Kimekler, Aral ve Hazar Denizi civarında bulunmuşlardır. İstahrî’nin bilgilerine bakılacak olursa Kimekler Aral Denizi’nin kuzey ve kuzey batı bölgelerinde meskun idiler. Arap coğrafyacı Mes’ûdî, Emba ve Yayık Nehirleri arasındaki bölgeyi Kimek gruplarının göç sahası olarak göstermektedir. Yine Onların Yayık civarına doğru göç ettikleri hususunda Hudud’ül Alemde’de bazı kayıtlar mevcuttur. X. yüzyılın ikinci yarısına gelindiği vakit, Makdisî gibi bazı Arap yazarlar, Kimek ve Kıpçak kavimlerinden bir kısmının Müslümanların iskan ettikleri, Türkistan sahasına yakın bölgelere geldiklerini kaydetmişlerdir.
Kimek Etnik Adının Kayboluşu
Kimekler, X. yüzyıl sonları ve XI. yüzyıl başlarında iyice zayıflamış, içeride güçlenen Kıpçakların hareketleri, dışarıda ise X. yüzyıl başlarında vuku bulan Orta Asya göçleri sebebiyle, gittikçe zor anlar yaşamaya başlamışlardır. 916 yılında Çin’in kuzeyinde Lia’o Devleti kurulunca, kuzeybatı Çin yani Ordos’daki Kunlar, Tarbagatay havalisine gelerek Kimekleri batıya doğru itmişlerdi. XI. yüzyıla gelindiği vakit, Kimek adı zikredilmez olmuş, Kıpçaklar daha güçlü bir kavim olarak adlarından söz ettirmeye başlamışlardı.[21] Söz konusu tarihlerde Oğuz arazilerini ele geçiren Kıpçaklar, Kimekleri itaat altına almışlardır. Bir kısım Kimek toplulukları İrtiş boylarında kalırken, bir kısmı da Kıpçaklar ile birlikte Güney Rus steplerine doğru gitmişlerdi. Kimeklerin yaşadığı bu serüven, Batı Asya Bozkırlarında yaşayan ve Karadeniz’in kuzey yolunu tutan bozkırlı kavimlerin hemen hepsi için yaşanılması mümkün bir hadise idi. Burada ki kavimlerin bazılarının yıldızları parlayarak bir üst kimlik oluşturacak hale gelmesi, daha sonra bu nüfuzlarının azalması ve isimlerinin buna bağlı olarak daha az zikredilmeye başlaması olağan bir gelişme olarak kabul edilegelmiştir. Vakti ile Kıpçakların adı Kimek üst kimliği altında anılır iken kısa bir süre sonra Kıpçak ismi Batı’da Tuna’ya kadar bütün bozkırı kaplayacaktı. Bu tarihlerden sonra Asya içlerinde kalan Kimekler, askeri becerileri ile Harzemşahlar ve bölgedeki diğer devletlerin hizmetlerinde bulunmuşlardır.[22] XI. yüzyılda Kimeklerden köle olarak alınan bazı kimselerin Bağdat Halifesinin hizmetine verildiği bilinmektedir. [23] Yine Gazneli Mahmud’un nedimi olan Ayaz da Kimek kavminden ileri gelen bir kimse idi.[24] XII. yüzyıla gelindiği vakit Kıpçak ve Kimekler ile akraba oldukları kabul edilen Kanglılar, ortaya çıkarak zamanla yükselmişlerdir. Kimekler daha sonraları, Karaçay, Malkar, Kumuk, Kırım ve Kazan Türklerinin oluşumlarına etnik katkıda bulunarak tarihi ödevlerini tamamlamışlardır.
Kimeklerde Sosyal, İktisadi Hayat ve Dini İnançlar
IX. ve X. yüzyıllarda İrtiş boylarında karşımıza çıkan Kimeklerin, gündelik yaşayışlarına dair bilgileri, bölgeye sıkılıkla seyahatlerde bulunan, Arap ve Fars yazarların eserlerinde bulabilmek mümkündür.
Kimekler’de de söz konusu çağlarda, bozkır yaşantısına bağlı olarak göçer yaşam tarzı devam ettirilmekteydi, bununla birlikte, onların bir kısmı yerleşik yaşam tarzını da benimsemişlerdi. Kaynaklarda adı geçen, Kmekiyye, Ymekiyye kalpgahından başka, İdrisi, Kimek hakiminin on altı şehrinin varlığından bahseder. İdrisi’nin kayıtlarına göre, bunlardan bazıları, Astûr, Nec’a, Bûrâğı, Sisiyen, Manan, Mestnâ, Bencar, Zehlan ve Hanaviş şehirleridir.[25] Kimek şehirleri hakkında ayrıntılı bilgiler veren İdrisi, özellikle Hakanın oturduğu başkentin zenginliğinden ve halkın saadetinden bahsetmekte, hakanın sarayları, yüksek binaları ve güzel gezinti yerlerinin olduğundan söz etmektedir.[26]
Hayvancılık ve ticaret hayatının oldukça canlı olduğu Kimek topraklarında koyun yetiştiriciliği önemli bir husus idi. Bunun haricinde Asya Bozkırlarında hareket kolaylığını getiren en önemli varlıkları olan atları da çok kıymetliydi. Kumekov, Kimeklerin iktisadi hayatlarına dair verdiği bilgilerde Onların iki cins atlarının olduğundan söz etmektedir.[27]Kaynaklardaki ifadelerden ilgi çeken bir husus da Kimek yurdunda devenin bulunamayacağı olsa bile hemen öleceği hususundaki görüş birliğidir. Gerdizî ve Avfi’nin vermiş olduğu bilgilere göre, bu iklimde devenin yetişmesi mümkün değildi.[28]
Canlı bir ticaret hayatının olduğu Kimek yurdunda, özellikle kürk ticareti ön plandaydı. Kuzeydeki yerleşime kapalı sahalarda bolca bulunan tilki, sincap, pars, kunduz gibi av hayvanlarının kürkleri ticaret emtialarının başında geliyordu. Kimeklerin ticaret hayatına dair enteresan bilgiler sunan Avfi’nin şu kayıtları oldukça ilgi çekicidir: “..ve sağ taraflarında Kimak kavmi vardı bunlar da üç kabiledir tüccarlar bunların memleketlerine mal götürdükleri zaman dil ile pazarlık etmezler tüccarlar ile söyleşmezler aksine alışverişleri fiilendir (sessiz değişimdir) tüccarlar mallarını getirip bir yerde koyarlar yanından çekilirler onlarda gelirler malın pahasını yanına koyarlar ve giderler. Tüccarlar mallarının yanlarına dönerler, onların koydukları pahayı beğenirlerse alırlar. Malı orada bırakır, giderler ve eğer bıraktıkları pahayı beğenmezlerse almazlar. Malı da pahasını da yerinde koyup gine yanından çekilirler, onlarda yine gelip görürler ki koydukları pahayı almamışlar ona bir miktar paha dahi ilave ederler, yine dönerler. Nihayet iki taraftan rıza hasıl olur. Pazar ederler… ”
Kimek inançları arasında İrtiş Irmağının onlar için oldukça kutsal bir yeri vardı, bu Irmağın kutsiyeti Eski Türk inanç sisteminde büyük yere sahip olan Yer sublar inanışı ve Kimeklerin ortaya çıkış efsaneleri ile ilgili olmalıdır.[29] İrtiş Irmağı kenarına gelen Şed’in başından geçen olaylar anlatılırken, Kimekler için Onlar bu suyu ulularlar bu suya taparlar denmektedir.[30] Bundan başka, Avfi, Câmi’ el-Hikâyât adlı eserinde Kimeklerden ateşe ve suya tapan kafirler olarak bahsetmekte ve onların yılda bir gün oruç tuttuklarını, ölülerini ise yaktıklarını bildirmektedir.[31]
Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi.

Hiç yorum yok: